Birlikte ilk yurtdışı seyahatimiz. Bir bahar akşamı Barcelona’dayız. Hemen İstiklal Caddesi’ni andıran La Rambla’ya gidip öncelikle İspanya’nın tipik lezzetlerinden olan Paella’yı deniyoruz. O akşam FC Barcelona, Alman devi Bayern Münih’i Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde, Avrupa’nın en büyük stadyumu olan Camp Nou’da konuk ediyor. Cadde üzerindeki mekanlarda maç seyredenlerin coşkusuna ortak oluyoruz biz de.
Barcelona’daki ilk günümüzde, ilk durağımız canlı renkleriyle bizi karşılayan Parc Guell oluyor. Gaudi’nin renkli mozaiklerle tasarladığı bu park, kıvrılarak uzayan bir bank, Hansel ve Gretel’in evini andıran yapılar ve Gaudi müzesi ile doğa ve tasarımın mükemmel bir uyumunu sunuyor. Passeig de Gracia’da bulunan Casa Batllo ve Casa Mila da yine Gaudi’nin eserlerinden. Daha çok La Pedrera olarak bilinen Casa Mila, mağaraya benzeyen balkonları, şehir manzarası sunan terası ve sıradışı bacalarıyla oldukça etkileyici. İskelet şeklindeki balkonları, mozaik kaplı dış cephesi ve ejderha sırtını andıran çatısıyla Casa Batllo da sanatsal ve mimari sürprizlerle çıkıyor karşımıza. Gaudi’nin en ünlü eserlerinden biri, bitmeyen kilise de diyebileceğimiz, La Sagrada Familia. Yapımına 1882 yılında başlanmış bu kilise üzerine Gaudi, 1926’daki ölümüne kadar çalışmış. Uzun uzun gezip hem iç hem dış mimarisiyle etkilenmemek mümkün değil.
Park GuellBarcelona’da görülmesi gereken yerlerden biri labirent sokaklarıyla Gothic Quarter (Barri Gotic). Hem dinlenmeye hem eğlenmeye fırsat bulabileceğiniz büyük küçük meydanlara sahip. Bu meydanlardan en ünlüsü olan Plaça Reial gece gündüz hareketliyken, Plaça del Rei daha sakin bir ortam sunuyor. Bu meydanlardaki restoran, cafe ve barlarda keyifli zaman geçirebilirsiniz. Burada gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan Barcelona Katedrali’nde bir ayine tanık olmak da bizim için güzel bir fırsat oluyor. Santa Maria del Mar ve Santa Maria del Pi kiliselerini de gezip belediye binası ve Katalan hükümetine ev sahipliği yapan St Jaume meydanını ve çeşitli ürünlerin bulunduğu büyük bir pazar olan Mercat de Sant Josep de la Boqueria da gördükten sonra mola zamanı geliyor ve kırmızı şarap, votka ve meyve parçalarıyla yapılan hafif bir içki olan sangrialarımızı içerek dinleniyoruz. Ardından La Rambla’da yürüyüş yaparak caddenin sonundaki Kolomb Anıtı’na geliyoruz. Buradan da Tersane ve Denizcilik Müzesi’ne gidilebilir.
City WallsBarcelona’da bir günümüzü Montjuic tepesi ve Poble Espanyol’a ayırıyoruz. Poble Espanyol, İspanya’nın farklı bölgelerinden binaların gerçek ölçülerindeki kopyalarından oluşan tarihi bir köy, bir açıkhava müzesi. Meydanları, sokakları, bahçeleri gezerek alışveriş için küçük dükkanları ziyaret edip zanaatkarları izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Montjuic tepesinde ise kaleyi görüp muhteşem Barcelona manzarasını seyrettikten sonra Joan Miro müzesi mutlaka gezilmeli. Gezilmesi gereken müzelerden biri de romanesk, gotik, rönesans, barok ve modern sanatın örneklerini görebileceğiniz MNAC, yani Ulusal Katalan Sanat Müzesi. Müzeyi gezdikten sonra müzenin bulunduğu Palau Nacional’den Espanya meydanına doğru manzaranın keyfini çıkarıyoruz. İlk akşam Espanya meydanından Palau Nacional’e doğru yürürken ışık ve su gösterileriyle etkileyen Font Magica’yı bir de tepeden izliyoruz.
TibidaboBarcelona’daki bir diğer tepe Tibidabo. Burada lunaparkta eğlenebilir, telekomunikasyon kulesini ve tepede oldukça ihtişamlı görünen Katolik kilisesi, Temple de Sagrat Cor’u görebilirsiniz. Bu tepede biraz üşüyoruz ve fazla kalamadan marinaya, Port Vell’e geçiyor; marinada yerlere uzanıp deniz ve güneşin tadını çıkarıyor; ardından Akvaryum’u geziyoruz. Kumsalda kısa bir yürüyüşten sonra Pablo Picasso’nun 3000’den fazla eserini barındıran Picasso müzesi’ne geliyoruz. Barcelona’da ayrıca Çağdaş Sanatlar Müzesi ve Barcelona Tarih Müzesi de görülmeye değer. Bizim gitmeye zamanımız olmuyor ancak Girona ve Figueres’te bulunan Dali Müzesi de aklımızda kalıyor.
Tapas adı verilen küçük İspanyol mezeleri, paellası, sangriası ile İspanyol lezzetlerinden, küçük cafeler keşfettiğimiz ara sokak ve meydanlarından, ilgiyle gezdiğimiz müzelerinden, canlı heykelleri ve sokak sanatçıları ile bu renkli kentten kafamızda “Acaba burada yaşanır mı?” sorusuyla ayrılıyoruz.
Catalunya Meydanı, La Rambla, Gothic Quarter (Plaça Reial, Plaça del Rei, Barcelona Katedrali, Santa Maria del Mar Kilisesi, Santa Maria del Pi Kilisesi, St Jaume meydanı), Mercat de Sant Josep de la Boqueria (pazar), Kolomb Anıtı, Denizcilik Müzesi, Sagrada Familia, Passeig de Gracia, Casa Batllo, La Pedrera, Parc Guell, Montjuic tepesi, Montjuic kalesi, Joan Miro Müzesi, Ulusal Katalan Sanat Müzesi (MNAC), Palau Nacional, Font Magica, Poble Espanyol, Port Olimpic, Akvaryum, Picasso Müzesi, Çağdaş Sanatlar Müzesi, Barcelona Tarih Müzesi, Girona, Figueres, Dali Müzesi, Tibidabo, Temple de Sagrat Cor, Camp Nou, Montserrat dağı ve Santa Cova Şapeli, Pedrables Manastırı