Uluabat Gölü üzerinde, ana karaya bir köprü ile bağlı bir küçük yarımada Gölyazı, bir balıkçı köyü… Son zamanlarda bazı dizi ve filmlerin burada çekilmesi ile adını iyice duyurmuş, özellikle haftasonları oldukça kalabalık bir köy.
Haftasonu ve tatil günleri Gölyazı merkeze araçla giriş yok. Biz aracımızı girişte bir otoparka bırakıp gün boyu ücretsiz çalışan servislerle merkeze ulaştık. Bu iyi bir uygulama olmuş. Küçücük köyde o kadar araç nereye park edecek, insanlar nasıl yürüyecek karmaşasını böylece önlemişler. Burada görülebilecek yerler arasında günümüzde kültür evi olarak hizmete açılan Aziz Panteleimon Kilisesi ve Ağlayan Çınar bulunuyor. Adanın çevresini dolanmak, köy sokaklarında yürümek keyifli. İsterseniz sandal gezisi de yapabilirsiniz. Fotoğrafçılar için güzel kareler sunan balıkçı kayıkları, leylekleri, evleri ile Gölyazı bizim 2-3 saatimizi aldı. Leon’un hızına ayak uydurunca kahvaltı ve ada çevresinde bir tur normalden uzun sürdü bizim için. Tabi bir de arada durup göle taş atma, kayıkların üzerine çıkma, leylek izleme en sevdiğimiz aktiviteler oldu 🙂 Biz kahvaltımızı İncir Bahçesi’nde yaptık. Gözlemesi, pişisi, yumurtası, patates kızartması, reçelleri, balları, yağları ile 2 kişilik serpme kahvaltı üçümüze fazla geldi. Mönü zengin, ancak lezzeti için aynı şeyi söyleyemeyiz. Başka mekanlar da denenebilir. Gölyazı için 2-3 saat yeterli. Kalmaya da gerek yok. Zamanınız varsa Trilye, Mudanya, Cumalıkızık ve İznik gibi yakın yerleri gezi planınıza dahil edebilirsiniz. Biz diğerlerini gördüğümüz için buradan Cumalıkızık’a gitmeyi tercih ettik. Cumalıkızık gezi notlarımıza da göz atabilirsiniz.